Alzheimer Hastalığı demansın (bunamanın) en sık nedeni olup geri
dönüşü olmayan ilerleyici bir hastalıktır. Zaman içinde hastaların
bellek kapasitelerinde azalmalar olur ve mantıklı düşünme, öğrenme ve
iletişim kurabilme yetenekleri bozulur. Kişilik değişiklikleri ve diğer
psikolojik sorunlar eşlik edebilir. Hastalık beynin temel yapıtaşı olan
nöron adı verilen beyin hücrelerini, özellikle bellekle ilgili ana
alanları daha fazla etkileyerek belirtilerin oluşmasına sebep olur.
Araştırmacılar normal yaşlanmanın etkileriyle Alzheimer
Hastalığı’nın başlangıcı arasındaki sınırları netleştirmeye
çalışmaktadır. Bellek ve dikkat yetenekleri açısından kişinin normal
yaşlanmasıyla hastalığın erken dönemi arasında bir süreklilik var olduğu
düşünülmektedir. Bu geçiş sürecine hafif kognitif bozukluk denmektedir.
Bu durumdaki yaşlıların belleklerinde hafif etkilenme olmakla birlikte
henüz içgörü, muhakeme etme ve günlük yaşam aktiviteleri normal olup
mesleki aktiviteleri çok hafif etkilenmiş olabilir. Bu bireylerin
zamanla zihinsel ve işlevsel yetenekleri diğerlerine göre daha hızlı
azalma gösterir. Bu nedenle bu olguların daha sonraki yıllarda Alzheimer
Hastalığı’na dönüşebileceği düşünülmektedir. Hastalığın başında
bellekle ilgili bölgeler etkilendiği için ilk aşamadan itibaren
unutkanlık en belirgin olan bulgudur.
Alzheimer Hastalığı beynin bellekle ilgili yapılarından
belki de en önemlisi olan hipokampustan başlayarak beynin korteksinde
frontal, temporal ve parietal alanlara da yayılarak konuşma ve anlamayı
da içiren lisan yetenekleri, plan yapma, muhakeme etme, işleri sıraya
koyma, gibi işlevleri de bozması yanında zaman ve mekan bilgisinde de
bozulmalara sebep olarak gerek ev içinde gerekse ev dışındaki çevrede
yönelim kaybı olur. Beyinde duygularımızla ilgili olan alanların
hasarlanmasıyla da duygu durumunda bozulmalar, depresyona eğilim,
sıkıntı hali, durgunluk, isteksizlik, içe kapanma, bazen sıkıntıdan
yerinde duramama gibi ve daha ileri aşamalarda da halüsinasyon ve
suçlamalar gibi davranışsal belirtiler ortaya çıkabilir. Bu belirtilerin
ortaya çıkmasında limbik sistem adı verilen içgüdülerimizi, dürtü ve
duygularımızı oluşturan alanların hasarlanması yanında belirtilen
alanlarda etkili olan bazı nörotransmitter adı verilen hücreler arası
iletişimde rol alan maddelerin salgılanmasındaki azalmalar da hastalığın
ortaya çıkışında önemli rol oynar. Bu maddelerden en önemlisi olan
asetilkolin adı verilen maddenin eksilmesi hafızanın oluşturulması ve
bilginin geri çağrılması görevlerinde bozukluklara sebep olur. Bir
yandan hücrelerdeki azalma diğer yandan bahsedilen maddelerin azalması,
dikkat, yeni bilgi öğrenme, önceki öğrenilenleri çağrıştırma, mekan ve
zamana ait bilgilerde bozukluklarla birlikte gerek mesleki, gerek ev içi
işlevlerin bozulmasına sebep olarak hastalığın hafif ve orta
evrelerinin oluşumunu sağlar.
Hastalığın seyri kişiden kişiye farklılıklar gösterir. Bu
farklılıklar yaş, ailede benzer hastalığın varlığı, kişilik
özellikleri, damarsal hastalıklar, kalp hastalığı ve diabet gibi
hastalıkların varlığı, sosyal yaşam aktivitelerinin durumu gibi
faktörler hastalığın her bireyde farklı şekilde seyretmesine sebep olur.
Ancak hastalığın seyrinde hemen her olguda benzer bulgular var
olduğundan hastalığın hangi aşamada olduğuna bu bulgulardan yola çıkarak
karar verilebilir.
Hastalığın erken evresindeki erken uyarı bulguları
genellikle belirsiz olduğundan herhangi bir sorunun olup olmadığının
anlaşılması zor olabilir. Bazı bulgular yakınları tarafından fark edilse
bile sosyal ve çevresel faktörlere yorumlanabileceğinden gözden
kaçırılmış olabilir. Bu erken dönemdeki olgular ve yakınları bu
belirsizlik nedeniyle endişe duymazlar. Bazı belirtilerin varlığı
aileler için önemlidir, bunlar; aynı soruları tekrarlama, konuşma
sırasında cümlenin bazı yerlerinde takılma ve neden bahsettiğini unutma,
kelime bulma güçlükleri, soyut düşünmede zorluklar, yakın zamanda olan
olayları hatırlayamama, daha önceden bilinen bazı işlerin yapılmasında
güçlük çekme, eşyaları her zamanki yeri dışında yerlere koyarak uzun
süre arama, belli bir neden olmaksızın sinirlilikler veya aşırı
ilgisizlik durumları, araç kullanırken daha önce bir çok kez gittiği
yerleri adresleri bulamama ve zamanı karıştırma gibi belirtilerin
varlığı aileleri uyaran belirtiler olmalıdır. Bu durumdaki bireylerde
oluşan belirtiler kendisi ve yakınları tarafından yorgunluğa, beslenme
bozukluklarına, uykusuzluğa, stres durumlarına atfedilebilir. Bu
bireyler bu süreçte hala mevcut mesleki aktivitelerini yapmaya devam
edebilir.
Bu durumda olan bireyler eğer mevcut bulguların farkında
iseler daha sıkça depresyon belirtilerini gösterebilir. Bu durum da
bazen tanıyı güçleştirerek gecikmesine sebep olabilir. Bahsi geçen
belirtilerin ilerlemesiyle kişinin kendisi, yakınları hatta iş
arkadaşları bazı sorunların olduğunu fark edebilirler. Bu olgular gerek
ailenin gerekse kendilerinin vardıkları sonuçlar nedeniyle doktora
başvurabilirler, genellikle de bu aşamada doktora başvurulduğu
bilinmektedir. Bu evre artık orta evre olarak bilinir. Bu evrede de
önceki bulgulara ilaveten ilaçlarını almayı unutma, daha önce kullandığı
eşyanın kullanımında beceriksizlik, yazma okuma ve diğer iletişim
yollarında zorluklar, toplum kurallarına uyumsuzluk, gece giderek artan
huzursuzluk, yemek yapma, alışveriş işleri, yapacağı işlerin planlanması
ve uygulanması gibi durumlarda bozukluklar yanında içe kapanma
huzursuzluk, sıkıntı, öfke patlamaları, uyku düzeninde bozulmalar sıkça
görülen belirtilerdendir.
Hastalık ilerlerken hastalar duruma ve mevsime uygun
giysileri seçmekte zorlanabilir, Başlangıçta sorun olmazken, ilerleyen
zamanlarda tek başına banyo yapmakta kendi kişisel bakımını yapmakta
güçlük çekebilir, ilaçlarını almakta zorlanabilir, hele yalnız yaşayan
birisiyse ilaçlarını düzgün olarak alması çok daha karmaşık hale
gelebilir. Bunun için değişik stratejiler geliştirilerek ilaç
kullanımının maksimum ölçüde doğru olmasına özen gösterilmelidir.
İlerleyen zamanlarda ev güvenliğine ilişkin konular da önem
kazanmaktadır. Ütünün, değişik amaçlı ev araçlarının, özellikle
elektrikle ve doğal gazla çalışan araçlar gibi ev araçlarının hatta
elektrik prizlerinin kontrolü gerekir. Evde yalnız olarak kalan
olgularda veya diğer yaşayan bireylerin evde olmadıkları zamanlarda bu
sorunlar ciddi sıkıntılara sebep olabilir. Evden amaçsızca çıkıp geri
dönememe durumları ve kaybolmalar hastayı ve yakınlarını oldukça
sıkıntıya sokan durumlar olabilir. Tuvalet ihtiyacı ve altına kaçırmalar
hem hastayı hem de yakınlarını etkiler, hasta başlangıç zamanlarında
bunu ciddi bir stres olarak değerlendirebilir bu durum başlı başına
hastanın evden çıkmamasına ve sosyal yaşamının kısıtlanmasına yol
açabilir.
Davranışsal olarak kaygı önemli bir durumdur, olgular
kendi aileleri, işleri ve hatta yarım kalmış işleri için kendilerini
sorumlu hissedebilir ve bunun sonucunda gerginlik, güvensizlik ve farklı
şekillerdeki korkuları hissedebilirler. Bazan da ilgisizlik en fazla
görülen semptom olabilir, bu durum normalde bir olay karşısında yoğun
tepkiler verebilecek kişide tam tersine kayıtsızlık şeklinde ortaya
çıkabilir. Bazen sürekli hareketsiz oturma hatta sadece yatma davranışı,
motivasyon kaybı, öfke, sinirlilik sık ağlama nöbetleri, iştah ve uyku
düzeni bozuklukları, hastalığın ilerlemesiyle daha belirgin olmaya
başlayabilir. Yakınlarının ve bakım verenin peşinden ayrılmama, sürekli
ve anlamsız taleplerde bulunma davranışı sık görülür yine takıntılı
düşünce ve inançlar nedeniyle hastalar hem kendi yaşamını hem ailesinin
yaşamını olumsuz etkileyebilirler.
Olmayan şeyleri görmek ve duymak şeklinde ortaya çıkan
halüsinasyonlar hastalığın ilerlemesiyle daha fazla kendisini belli
edebilir. Eşya saklama hastalığın başından orta evreye kadar sıklıkla
görülen bir bulgu olup bazen evde sosyal sorunlara yol açabilir.
Eşyaların olmadık yerlerde saklanması ve bazan da biriktirme davranışı
sıkıntıya yol açabilir. Alzheimer hastaları bellek bozukluğu nedeniyle
aynı hareketi tekrarladığını ve sorduğunu fark etmeksizin bu davranışını
devam ettirebilir.
Yine ev içinde amaçsızca dolaşmalar sık görülen
semptomlardan olup anksiyetenin önemli göstegesi olarak kabul
edilebilir. Hastalığın ilerlemesiyle uyku düzenindeki bozukluklar aşırı
uyku halinden günlerle hiç uyumamaya kadar giden uyku düzeni
bozuklukları sık görülen durumlar olup aileyi, bakıcıyı ve hastanın
kendisini olumsuz etkileyen bir durum olarak karşımız çıkar.
Tüm bu semptomlarla baş edebilmenin değişik yolları aile
bireylerinin hepsinin sabırlı yardımcı, hoşgörülü yaklaşımları, hastanın
sosyal çevrenin içinde tutulması ve gerektiğinde doktor kontrolleri ve
önerileri ve katkılarıyla daha kolay baş edilebilir duruma gelebilir.
- Parkinson Hastalığı Derneği
- Türk Kalp Vakfı
- Türk Nöroloji Derneği
Prof. Dr. Mustafa Bakar
Diğer Bilgilere Gözat